... Küçük beyaz minibüse geri dönerken kendi nefesini dinledi ve kendi kalbinin çılgınca çarptığını hissetti. Cesareti nerede bulduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, ama kullanılmayan bir taş ocağının dibindeki su gibi oradaydı-bilgisiz derecede derindi.
(...as she made her way back to the tiny white van she listened to her own breathing and felt her own heart thumping wildly. She had no idea where she had found the courage, but it had been there, like the water at the bottom of a disused quarry--unfathomably deep.)
Bu pasajda, karakter minibüsüne geri dönerken yoğun duygularını yansıtır. Kendi kalp atışının farkında olur, endişe ve coşkunun bir karışımını önerir. Bunalmış hissetmesine rağmen, terk edilmiş bir taş ocağındaki suyun derinliğiyle karşılaştırılabilir, genişliğini ve gizemini gösteren daha önce gizli bir cesaret tanıyor.
Bu an iç güç ve esneklik temasını vurgular. Karakterin yolculuğu sadece fiziksel değil, aynı zamanda cesaretin bulunabileceği, genellikle beklenmedik bir şekilde bulunabileceği duygusal bir keşiftir. Taş ocağı benzetmesi, cesaretinin derinliğini vurgular, bu da derin ve şaşırtıcı olabileceğini, keşfedilmeyi bekleyen yüzeyin hemen altında yattığını düşündürür.
.