Sanki kronik bir yeraltı korkusu nedeniyle bir ömür boyu titriyor gibiydim. Tremare, kaç, başını belaya bitir, sevdiğim insanları kaybet. Bir insan yerine bir çizgi film karakteri olarak fark ettim. Otuzlu yaşların bir karikatürü, küflü. Yaptığım her şeyin arkasında beni her zaman beni itme korkusu olmuştu.
(It was as if I had trembled for a lifetime, due to a chronic underground current of fear. Tremare, run away, finish in trouble, lose the people I loved. As a cartoon character instead of a person, I realized. A cartoon of the thirties, moldy. Behind everything I had done there had always been the fear of pushing me.)
Geçit, anlatıcının hayatına nüfuz eden ve deneyimlerini kalıcı bir yeraltı akımına benzeten derin bir endişe ve korku duygusunu yansıtır. Bu korku, başarısızlık ve kayıp korkusu olarak kendini gösterir, onu gerçek bir insandan daha eski bir karikatürde bir karakter gibi hissetmeye yönlendirir ve kimlik ve özgünlükle mücadele eder.
Bu metafor, korkularının felç edici doğasını vurgular, bu da eylemlerinin sıklıkla sıkıntıdan kaçınma ve ilişkilerini koruma arzusu tarafından yönlendirildiğini düşündürmektedir. Nihayetinde, korkunun kişisel gelişim...