Müzik sahnesinden geldim. İlk şovum '110 In The Shade'di. Bale dansçısı olarak başladım ve daha sonra müzikal tiyatroya yöneldim, bu yüzden ne zaman şarkı söylemem ya da dans etmem istense, bu benim için bir zevkti.
(I came from the musical stage. My first show was '110 In The Shade.' I started as a ballet dancer and then sort of gravitated toward musical theater, so any time I got asked to sing or dance, it was a joy for me.)
Lesley Ann Warren'ın düşünceleri kendini sahne sanatlarına adamış bir sanatçının yolculuğuna ilham verici bir bakış sunuyor. Baleden müzikal tiyatroya geçişi, farklı dans ve performans disiplinlerinin akışkanlığını ve birbirine bağlılığını vurguluyor. Klasik baleden müzikal tiyatronun canlı dünyasına ilerleme, balenin teknik hassasiyetinden müzikallerin etkileyici hikaye anlatımına kadar eğlencenin tüm yönlerini keşfetme arzusunu ifade ediyor. İlk sergisi '110 In The Shade'den bahsetmesi, yalnızca kariyerinin başındaki dönüm noktalarını vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda kişinin sanatsal yolunda yeni fırsatları benimsemesinin önemini de vurguluyor. Warren'ın şarkı söylemesi ya da dans etmesi istendiğinde duyduğu gerçek sevinç, performansa olan tutkusu, sevdiği şeyi yapmanın getirdiği içsel doyum ve sanatta başarılı bir kariyer oluşturmak için gereken dayanıklılık hakkında çok şey anlatıyor. Bu tutum, istekli sanatçıları tutkularının peşinden koşmaya, başlangıçtaki uzmanlıklarının dışına çıkmayı gerektirse bile zanaatlarının her yönünü kucaklamaya teşvik eder. Bu aynı zamanda günümüz eğlence sektörünün vazgeçilmezi olan çok yönlülüğün (adaptasyon, öğrenme ve büyüme) bir kanıtıdır. Yolculuğu, değişimi ve çeşitliliği benimsemenin yalnızca kişisel gelişime değil, aynı zamanda daha zenginleştirici sanatsal ifadelere de yol açabileceğinin altını çiziyor. Genel olarak hikayesi, tatmin edici bir sanatsal yaşam yaratmada disiplin ve tutku arasındaki uyumu örnekliyor ve başkalarına yaratıcı uğraşlarının her aşamasında neşe bulmaları için ilham veriyor.