Çok kutlamalı bir kasabada büyüdüm. Yaşamdan ölüme ve aradaki her şeyi kutluyoruz. Bu yüzden estetiğime pek çok dramatik unsur giriyor. Ve ben bir aktörüm, bu da dramayı daha da artırıyor; abartılı olanı kastetmiyorum. Önemli olan asla sıkıcı olmamaktır.
(I grew up in a very celebratory town. We celebrate everything, from life to death and everything in between. So a lot of dramatics come into my aesthetic. And I'm an actor, so that adds more to the dramatic - I don't mean over-the-top. The main thing is never to be boring.)
Bu alıntı, canlı, kutlama ortamının bir kişinin hayata bakış açısını ve sanatsal ifadesini nasıl şekillendirebileceğini vurguluyor. Her şeyi kutlamanın vurgulanması neşe, açıklık ve teatrallik duygusunu besliyor ve bu da oyuncunun becerisiyle kusursuz bir şekilde uyum sağlıyor. Neşeli anlardan kasvetli anlara kadar hayatın tüm kapsamını kucaklamanın kişinin estetiğine derinlik ve özgünlük kattığını öne sürüyor. Daha da önemlisi, odak noktası sıkıcılıktan kaçınmak, abartı olmadan cesareti ve yaratıcılığı teşvik etmektir. Böyle bir bakış açısı, hayatın zenginliğinin kişinin tavrına ve sanatına yansıması, başkalarına da her an güzelliği ve önemi bulma konusunda ilham vermesi gerektiği fikriyle yankılanıyor.