Bence oyuncu olmak, bir yeteneği ifade etmekten başka hiçbir şey yapamayacağınız gerçeğiyle başa çıkmanın bir yoludur. Bu, hiçbir konuda yeteneksiz olmanın bir yoludur.
(I think being an actress is more how to cope with the fact that you can't do anything else than to express a talent. It's a way of being untalented for anything.)
Bu alıntı, bir meslek olarak oyunculuğun paradoksal doğasını araştırıyor. İlk bakışta olağanüstü yetenek ve beceri gerektiren bir meslek gibi görünebilir, ancak bu ifade farklı bir bakış açısı öneriyor: Oyunculuk, yaşamın diğer alanlarında kendini yeteneksiz hisseden kişiler için bir başa çıkma mekanizması veya sığınak görevi görebilir. Zanaatlarının hem bir sığınak hem de güvensizlikleri veya algılanan yetersizlikleri maskeleyebilecek bir kendini ifade etme biçimi haline geldiği birçok sanatçının karşılaştığı kırılganlığı yansıtıyor. Oyunculuğun, genel olarak yeteneksiz hissedilmesine rağmen, bir yeteneği ifade etmenin bir yolu olduğu fikri, tutkunun ve kişisel tatminin, doğuştan gelen yeteneğin yüzeysel değerlendirilmesi üzerindeki önemini vurguluyor. Oyunculuğun sadece şöhret veya beceriyle ilgili olmadığını, aynı zamanda dayanıklılık ve kişisel sınırlamaları ilgi çekici hikayelere dönüştürme becerisiyle de ilgili olduğunu kabul ediyor. Bu içgörü, çoğu zaman kendini keşfetme ve duygusal süreçleme için çıkış noktası görevi gören birçok yaratıcı arayışta yankı bulur. Aynı zamanda bir sanatçının değerinin yalnızca doğuştan gelen yeteneklerine değil, aynı zamanda zanaata olan bağlılıklarına ve zayıf yönleriyle yüzleşme ve bunlarla başa çıkma kapasitelerine bağlı olduğu fikrini de ortaya çıkarıyor. Sonuçta, bu alıntı bizi yetenekleri ve meslekleri nasıl algıladığımızı düşünmeye davet ediyor; bunların çoğu, ham becerilerle ilgili olduğu kadar azim ve duygusal emekle de ilgili olabilir.