Her zaman Lincoln hakkında bir hikaye anlatmak istemişimdir. Bir baba figürü gördüm; İdeallerine, vizyonuna inatla bağlı birini gördüm.
(I've always wanted to tell a story about Lincoln. I saw a paternal father figure; I saw someone who was completely, stubbornly committed to his ideals, to his vision.)
Bu alıntı, Abraham Lincoln'ün mükemmel bir baba figürü ve kararlı bir idealist olarak algılanmasına ilişkin etkileyici bir bakış açısı sunuyor. Lincoln'ün kişiliği, özellikle Amerikan tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birinde, uzun zamandır dürüstlük, azim ve ilkelerine sarsılmaz bağlılık gibi niteliklerle ilişkilendirilmiştir. Steven Spielberg'in düşüncesi, Lincoln'ün yalnızca siyasi amaçlarla değil, aynı zamanda köklü kişisel inançlarla hareket eden bir lider arketipini temsil ettiğini öne sürüyor. Lincoln'ü bir baba figürü olarak görme fikri, onun komuta ettiği duygusal bağı ve ahlaki otoriteyi vurguluyor ve yalnızca sadakate değil aynı zamanda ahlaki netlik duygusuna da ilham veriyor. Lincoln'ün, muazzam muhalefete ve zorluklara rağmen vizyonuna sıkı sıkıya bağlı kalma yeteneği, temel liderlik için gerekli olan bir özellik olan dirençlilikle birlikte inatçılık niteliklerinin bir örneğini oluşturuyor. Onun milleti birlik ve adalet yönünde yeniden ayarlamaya olan bağlılığı, özellikle derin zorluklarla karşı karşıya kalındığında kişinin ideallerine olan sarsılmaz inancının öneminin altını çiziyor. Bu bakış açısı bizi, kendi vizyonlarına ve ahlaki pusulalarına bağlı, tarihi şekillendirmede kararlılığın gücünü gösteren liderleri düşünmeye teşvik ediyor. Üstelik Spielberg'in Lincoln hakkında bir hikaye anlatma arzusu, onun hayatına ve mirasına duyulan ilginin devam ettiğini ima ediyor ve bireysel inancın toplum üzerinde nasıl silinmez bir iz bırakabileceğini vurguluyor. Bu açıdan bakıldığında, Lincoln yalnızca tarihi bir figür değil, aynı zamanda ahlaki gücün ve çalkantılı zamanlarda baba rehberliğinin bir sembolüdür ve gelecek nesillere inançlarında sağlam durmaları için ilham verir.