Çocukluğumdan beri müzikal tiyatroyu çok severim. Annem bir piyanistti ve büyükbabam amatör bir tiyatro yönetmeni ve stand-up komedyeniydi. Ve ben tek çocuktum. Ve ilgiyi sevdim. Yani ailem küçük yaşlardan itibaren eski müzik şarkılarını öğretiyordu.
(I've loved musical theater ever since I was a kid. My mother's a pianist, and my grandfather was an amateur theater director and stand-up comic. And I was an only child. And I loved attention. So from an early age, my family was teaching old musical songs.)
Rachel Bloom'un düşünceleri, müzikal sanatlara ve eğlenceye derinlemesine kök salmış, performans tutkunu bir aile tarafından şekillendirilen bir çocukluğu ortaya koyuyor. Annesinin piyanist olarak yeteneği ve büyükbabasının tiyatro ve komediyle ilgisi, sanatın günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu besleyici bir ortam yarattı. Tek çocuk olarak büyüyen Bloom, müzikal tiyatronun kendini ifade etme ve bağlantı kurma platformu olarak sağladığı dikkat ve tanınma konusunda muhtemelen şefkatliydi. Klasik müzik şarkılarıyla ilk tanışması sadece bu türe olan sevgisini ateşlemekle kalmadı, aynı zamanda sanatsal gelişimi için de bir temel oluşturdu. Bu arka plan, özellikle çocuklar küçük yaşta kültürel faaliyetlerle meşgul olduğunda, yaratıcı uğraşların teşvik edilmesinde aile etkisinin öneminin altını çizmektedir. Ayrıca kişisel ilgi alanlarının ve aile ortamının gelecekteki tutkuları ve kariyerleri nasıl şekillendirebileceğini de vurguluyor. Bloom'un deneyimi, çocukları, özellikle performans ve hikaye anlatımı içeren ilgi alanlarını keşfetmeye teşvik etmenin değerini gösteriyor. Bu tür erken deneyimler insana güven, topluluk duygusu ve sanata ömür boyu değer verme duygusu aşılayabilir. Hikayesi, müzikal ve teatral ifadeyi yücelten ortamların bireyin yolunu derinden etkileyebileceğini ve gelecek nesillere benzer biçimlendirici deneyimler yoluyla kendi seslerini bulmaları için ilham verebileceğini öne sürüyor.