David Mitchell'in "Slade House" adlı romanında anlatım, genç dulların genellikle çok önemli bir rol oynadığı Viktorya dönemi edebiyatını anımsatan ilgi çekici ve ürkütücü dünyaya dalıyor. Bu karakterler savunmasız ve masum görünebilir, ancak sıklıkla gizli derinliklere ve karanlık niyetlere sahiptirler. Bu rakamlara karşı dikkatli olunması gerektiği yönündeki uyarı, insan doğasının karmaşıklığını ve görünüşte iyi huylu görünümlerden kaynaklanabilecek öngörülemeyen tehlikeleri vurguluyor.
Hikaye, takıntı temalarını ve yaşam ile ölümün döngüsel doğasını inceleyen doğaüstü bir hikaye örüyor. Olay örgüsü ilerledikçe genç dul kadının önemi daha da belirginleşiyor ve karakterlerin hayatındaki çeşitli olaylar için katalizör görevi görüyor. Mitchell'in çalışması okuyucuları kader ve seçimin kesişim noktaları üzerinde düşünmeye davet ediyor ve sonuçta Slade House ve onun esrarengiz sakinlerinin içinde yatan gizemleri ortaya çıkarıyor.