Tam mutluluk olan bir şeydir. Kendimizle her yalnız olduğumuzda özlediğimiz bir şey var, ama geri gelmiyor. Bize geçmişten soluk bir bellekle görünür, kapıdaki gözetleme deliğinden süzen yumuşak ışık gibi.
(Complete bliss is something that happened. There is something we miss every time we are alone with ourselves, but it doesn't come back. It appears to us from the past with a pale memory, like that soft light that filters through the peephole in the door.)
Naguib Mahfouz'un "Arzu Sarayı" nın alıntısı, tam mutluluğun zor doğasına yansır, bu da geçmişten asla tam olarak tekrar yakalayamayacağımız geçici bir deneyim olduğunu gösterir. Bir gözetleme deliğinden gelen yumuşak bir ışıkla karşılaştırma, mutluluk bakışlarını nasıl yakalayabileceğimizi sembolize eder, ancak bu anlar uzak ve somut olmayan kalır ve yalnızlıkla yüzleştiğimizde bir kayıp duygusuna yol açar.
Dahası, yazar Solitude'un beraberinde kaybedilen bir şey için derin bir özlem getirdiği fikrinin altını çiziyor. Yalnız zaman geçirdiğimiz için, yaşadığımız ancak tekrar ziyaret edemediğimiz sevinçleri hatırlatan bu yokluğun farkında olabiliriz. Genel olarak, pasaj, insan deneyimlerinin acı tatlı doğasını çağrıştıran, bellek ve özlemin melankolik bir resmini çiziyor.