Bazen her şey abartıdan ibarettir ve ben abartı istemedim.
(Sometimes it's all about hype, and I didn't want hype.)
Bu alıntı, yüzeysel görünümler yerine özgünlük ve içerik arzusunu vurguluyor. Heyecan, satış veya ilgi yaratmak için abartılı reklamların sıklıkla kullanıldığı bir dünyada konuşmacı, dedikodulara veya pazarlama stratejilerine güvenmek yerine gerçek nitelikleri tercih ettiklerini vurguluyor. Bu bakış açısı, gerçek değerin her zaman yalnızca abartılı reklamlarla ortaya çıkmayacağı fikriyle derinden örtüşüyor; Bazen gerçek mükemmellik veya anlam yüzeyin altında gizlidir ve yapay olarak güçlendirilmesine gerek yoktur. Abartmanın reddedilmesi, dürüstlük ve samimiyete bağlılığı, üretilmiş coşku yerine dürüst ifadeye değer verilmesini akla getirir. Aynı zamanda bir düzeyde güven ve kişisel farkındalık anlamına da gelir; gerçek değerin veya kalitenin tanınması veya takdir edilmesi için abartılı reklamlara ihtiyaç duymadığının anlaşılması. Özellikle yaratıcı alanlarda, şöhrette ve hatta kişisel uğraşlarda, heyecan yaratmak ile özgün kalmak arasında süregelen bir gerilim var. Alıntı bize neyi kutladığımızı incelememizi ve ürünlerde, ilişkilerde veya fikirlerde özgünlük aramamızı hatırlatıyor. Özünde, değer verdiğimiz şeylerle daha gerçek bir bağ kurmamızı teşvik ederek, geçici dikkat çekici taktikler yerine derinlik ve gerçeğe öncelik vermemizi hatırlatıyor.