Oradaydı, daha sonra söylemeye devam etmişti. Hayattaydı ve sonra öldü ve izliyorduk. Onu, ailesinin yapmadan önce öldüğünü bildik. Sadece sıradan bir gün olduğunu gördük. Ve o zaman git.
(There he was, he had kept saying later. He was alive and then he was dead and we were watching. We saw him at the instant it happened we knew he was dead before his family did.Just an ordinary day. 'And then-gone.)
Joan Didion'un "Büyülü Düşünme Yılı" nda, yazar ölümün aniden ve geride kalanlar üzerindeki derin etkisini yansıtır. Beklentiyle dolu bir anı, derinlemesine önem verdiği biri bir an hayatta ve bir sonrakine geçerek, kayıp gerçeğini vurgulayarak anlatıyor. Bu deneyim, yaşamın ne kadar hızlı değişebileceğinin özünü yakalar ve sevdiklerini beklenmedik boşlukla boğuşur.
Alıntı, ölüme tanık olmanın gerçeküstü doğasını göstermektedir; Didion, aile üyeleri farklı zamanlarda kaybın farkına vardıkça dokunaklı bir kaçınılmazlık hissi verir. Deneyim sıradan ama olağanüstü hissediyor, normal bir gün ile her şey değiştiğinde anlık sarsıcı kontrastı vurgulayarak, yaşamın kırılganlığı hakkında okuyucuyla yankılanıyor.