Ama sonuncusu: Daha sonra gelmeyecek olduğunda hayatınız boyunca bir teslim bayrağı gibi kokusunu izleyen bebek - oh, bu farklı bir isimle aşk. O uyuduktan sonra bir saat boyunca kollarında tuttuğun bebek. Onu beşik içine koyarsanız, değişebilir ve uçabilir. Bunun yerine pencerenin yanında sallıyorsunuz, cildinden ışığı içiyorsunuz, verilen hayallerini nefes alıyorsunuz. Kalbiniz yanaklarındaki kapalı kirpiklerin çift hilal aylarına koyar. İndiremeyeceğin o.
(But the last one: the baby who trails her scent like a flag of surrender through your life when there will be no more coming after - oh, that's love by a different name. She is the babe you hold in your arms for an hour after she's gone to sleep. If you put her down in the crib, she might wake up changed and fly away. So instead you rock by the window, drinking the light from her skin, breathing her exhaled dreams. Your heart bays to the double crescent moons of closed lashes on her cheeks. She's the one you can't put down.)
Pasaj, bir ebeveyn ve çocukları arasındaki derin bağlantıyı yakalar ve geçici hassasiyet anlarında var olan derin sevgiyi vurgular. Bebek, hem neşe hem de kayıp duygusu ortaya çıkaran yeri doldurulamaz bir bağı sembolize eder, çünkü bu sevginin tanınması zamanın sınırlı ve her zaman ilerlemenin farkına varır. Ebeveynin o anı tutma arzusu, değişim korkusunu ve çocuklarının masumiyetini koruma içgüdüsünü yansıtır.
Bu samimi resimde, uyuyan bebeği tutma eylemi, ebeveynin çocuğun özünü ve hayallerini emdiği kutsal bir ritüel haline gelir. Kokundan, nostalji ve aciliyet duygusu uyandıran huzuruna kadar her ayrıntıyı beslerler. Ayırt edici ve derin bu aşk, hem güzellik hem de kaçınılmaz ayrılıkla dolu ebeveynlik yolculuğunu işaret eder, okuyucuya büyümenin acı tatlı doğasını hatırlatır.