Ona {her zaman bir adamdı} bir flâneur. Kalabalık onun yaşam alanıdır, çünkü hava balık için kuş veya su içindir, yazdı. Tutkusu ve mesleği kalabalığı evlendirmektir. . . . Evden uzakta olmak, ama kendini her yerde hissetmek.
(He called him {it was always a man} a flâneur. The crowd is his habitat, as air is for the bird or water for the fish, he wrote. His passion and his profession is to wed the crowd. . . . To be away from home, but to feel oneself everywhere at home.)
"Flâneur" terimi, kalabalığın içinden geçen bir adamı tanımlar ve bireysel ve kentsel yaşam arasında ilgi çekici bir ilişki önerir. Yazar, Flâneur'un hareketli bir şehirle, tıpkı gökyüzündeki bir kuş veya denizdeki bir balık gibi hissettiğini ve çevre ile derin bir bağlantı olduğunu vurguluyor. Bu rakam, kalabalığı gözlemlemek ve etkileşim kurmaktan, kentsel manzaranın anonimliğine ait olma duygusu bulmada zevk alır.
Dahası, flâneur aynı anda her yerde evinde hissederken evden uzak olmanın paradoksal bir özünü somutlaştırır. Bu kavram, çeşitli ortamlarda gelişen ve şehir yaşamının canlılığından ilham alan gezginlerin deneyimini yansıtır. "Paris'teki Tek Sokak" da Elaine Sciolino, bu kavramın Paris'in ruhu ile nasıl yankılandığını, kentsel keşiflerin güzelliğini ve paylaşılan toplumsal alanlarda bulabileceğiniz samimiyeti aydınlatıyor.