Ne sıklıkla fark ettim ya da gerçekten onu dinledim? Konuşuyoruz, ama gerçekten dinliyorum, yoksa konuşmamız esas olarak onun durmasını beklediğim ve bir şey söyleme sıram olması sorusu mu? Kaçımız için ne anlama geliyor - hatlarımızın kurulması?

(How often have I noticed or, indeed, listened to him? We talk, but do I actually listen, or is our conversation mainly a question of my waiting for him to stop and for it to be my turn to say something? For how many of us is that what conversation means - the setting up of our lines?)

by {Alexander McCall Smith}
(0 Yorumlar)

"Çöreklerin dayanılmaz hafifliği", Alexander McCall Smith, başkalarıyla olan ilişkimizin derinliğini sorgulayarak konuşmanın doğasını yansıtır. Kahraman, tartışmalar sırasında gerçekten dinlediklerini ya da basitçe konuşmasını beklemelerini ve iletişimde ortak bir konuyu vurguladıklarını düşünür. Bu deneyim, kendi görüşlerimizi ifade etmek lehine başkalarının düşüncelerini ve duygularını ne sıklıkta göz ardı edebileceğimize dair önemli bir fikir ortaya koymaktadır.

Alıntı, sosyal etkileşimlere nüfuz edebilecek yüzeysellik hakkında daha geniş bir temayı kapsar. Okuyucuları, konuşmalarının anlamlı olup olmadığını veya sadece bireylerin birbirlerini anlamak yerine anlatılarına odaklandığı bir performans olup olmadığını düşünmeye teşvik eder. Konuşma dinamiklerinin bu eleştirisi, çevremizle nasıl etkileşime girdiğimizin daha dikkatli ve ilişkisel bir yaklaşım çağrısında bulunduğumuzun yeniden değerlendirilmesine yol açar.

Stats

Kategoriler
Votes
0
Page views
88
Güncelle
Ocak 23, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in The Unbearable Lightness of Scones

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Taffy. Taffy hakkında düşünüyor. Şimdi dişlerini dışarı çıkaracağını düşünüyor, ama onunla yemek demek olursa, her neyse onu yiyecektir.
by {Mitch Albom}
Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Doğum ve ölüm arasında çok fazla can alıyoruz. Çocuk olmak için bir hayat. Yaşlanacak bir hayat. Gezmek, yerleşmek, aşık olmak, ebeveyn olmak, vaatlerimizi test etmek, ölümlerimizi gerçekleştirmek ve bazı şanslı durumlarda, bu farkındalıktan sonra bir şeyler yapmak için bir hayat.
by {Mitch Albom}
Sorun görünümünde gergin olma eğilimim var. Tehlike yaklaştıkça daha az gerginleşirim. Tehlike el altında olduğunda, şiddetli bir şekilde şişerim. Saldırganımla boğuşurken, korkmadan ve çok az yaralanma düşüncesiyle bitirmek için savaşıyorum.
by {Jean Sasson}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}