Ben alışılmadık bir güzelim. Ben bir lisede büyüdüm; eğer burun estetiğiniz ve paranız yoksa, zayıf değilseniz havalı, popüler ve güzel de olmazdınız. Bana her zaman televizyona çıkacak kadar güzel olmadığım söylendi.
(I am an unconventional beauty. I grew up in a high school where if you didn't have a nose job and money and if you weren't thin, you weren't cool, popular, beautiful. I was always told that I wasn't pretty enough to be on television.)
Bu alıntı, bireyleri gelişim yıllarında sıklıkla baskı altına alan yaygın güzellik ve sosyal kabul standartlarını vurgulamaktadır. Görünüm ve maddi zenginlik gibi yüzeysel niteliklerin ön plana çıktığı bir ortamda kişinin benzersizliğini benimseme mücadelesinin altını çiziyor. Konuşmacının alışılmışın dışında olduğunu kabul etmesi, toplumsal beklentiler karşısında dirençli olmayı ve kendini kabul etmeyi ifade eder. Gerçek güzelliğin geleneksel normlarla sınırlı olmadığını ve bireyselliği benimsemenin yüzeysel standartlara meydan okuyabileceğini ve dönüştürebileceğini hatırlatıyor.