Ben bir kültür adamıyım. Bir şeyi harekete geçirmek için gereken tüm tanıdık malzemeleri biliyorum. Herkes kolektif olarak satın almaya başladığında kültür inşa edilmeye başlanabilir.
(I'm a culture guy. I sort of know all the familiar ingredients to get something going. Once everyone starts to buy in collectively, then that culture can start being built.)
Iman Shumpert, bir grup veya kuruluş içinde güçlü bir kültür oluşturmada kolektif katılımın önemini vurguluyor. Genellikle bir topluluğun kimliğini, değerlerini ve çalışma şekillerini tanımlayan soyut öz olarak görülen kültür, bir gecede inşa edilmez. Aksine, kasıtlı çabanın, ortak anlayışın ve karşılıklı bağlılığın bir ürünüdür. Shumpert'ın "tanıdık bileşenleri" bilmekten bahsetmesi, uyumlu bir ortam oluşturmak için gerekli olan temel unsurların (güven, iletişim, paylaşılan değerler) olduğunun kabul edildiğini gösteriyor. Bu bileşenler, tıpkı yemek pişirme tariflerinde olduğu gibi, her bir bileşenin genel tada ve başarıya katkıda bulunduğu yapı taşları olarak hizmet eder. Vurguladığı en önemli nokta, bu unsurlara ilişkin bireysel farkındalığın yeterli olmadığıdır; kolektif katılımı gerektirir. Gruptaki herkes bu ilkelerin önemini anladığında ve bunların sürdürülmesine aktif olarak katıldığında kültür şekillenmeye ve gelişmeye başlar. Bu kolektif çaba, çevrenin yüzeysel veya geçici olmaktan ziyade özgün ve sürdürülebilir kalmasını sağlar. Böyle bir kültür inşa etmek sabır, ortak vizyon ve başkalarına bağlılık konusunda ilham veren liderliği gerektirir. Aynı zamanda olumlu davranışların güçlendirilmesini ve eylemlerin sürekli olarak temel değerlerle uyumlu hale getirilmesini gerektirir. Sonuçta Shumpert'ın içgörüsü, çeşitli bağlamlarda (spor takımlarında, iş yerlerinde veya topluluklarda) geçerli olan evrensel bir gerçeği vurguluyor: anlamlı bir kültür, üyelerinin ortak yatırımı yoluyla ortaya çıkıyor ve bir dizi ilkeyi somutlaşmış, içselleştirilmiş bir yaşam tarzına dönüştürüyor.