Picasso'nun kadınları, Matisse'in yastıklı kanepelerde yatan odalıkları gibi şeyleri boyamak istemiyorum dedim. İnsanları boyamak istemiyorum. Daha önce hiç görmediğim bir şeyi boyamak istiyorum. Baktığım şeyi yapmak istemiyorum. Parçaları istiyorum.
(I said, I don't want to paint things like Picasso's women and Matisse's odalisques lying on couches with pillows. I don't want to paint people. I want to paint something I have never seen before. I don't want to make what I'm looking at. I want the fragments.)
Bu alıntı, bir sanatçının geleneksel temsillerin ötesine geçme ve alışılmadık olanı kucaklama arzusunu yansıtıyor. Geleneksel konulardan ziyade özgünlük arayışını ve parçaların (parçalanmış veya tamamlanmamış parçaların) özünü yakalamanın önemini vurguluyor. Böyle bir perspektif, gerçekçiliğin veya tipik tasvirlerin kısıtlamalarından uzaklaşarak, bunun yerine izleyicileri dünyayı farklı bir şekilde algılamaya zorlayan yenilikçi ifadeleri hedefleyerek deneyi destekler. Kökleri keşifte ve görülmeyen ya da temsil edilmeyen şeyin özüne dayanan yaratıcı süreci kutluyor ve sanatçıları yeni görsel dil oluşturmaya teşvik ediyor.