Başka bir kişi sekiz metre yukarı doğru seyahat etmek için o asansöre binerse, yaptığım şeyden sorumlu olamazdım. Sınıra itilmiştim. Bir dahaki sefere, kendime yemin ettim, uzanacağım ve bir zemin yapacağım ve söyleyeceğim, oraya gidip yürüyün! Öğle yemeğinde yediğiniz üç bin kalorinin bir kısmını yakmaya yaklaşmayacaksınız, ancak belki de inişe ulaştığınızda, tükenmeden geçecek ve günün geri kalanında eve gideceksiniz, küçük pislik tembelsiniz, çünkü tam olarak istediğiniz şey bu!
(if another person got on that elevator to travel eight feet upward, I couldn't have been responsible for what I did. I had been pushed to the limit. The next time it happens, I swore to myself, I'm going to reach out and pinch that One Floorer and say, You get out there and walk! You won't come close to burning a fraction of the three thousand calories you ate at lunch, but maybe by the time you reach the landing, you'll pass out from exhaustion and get to go home for the rest of the day, you lazy little asshole, because that's exactly what you want anyway!)
Yazar, bir asansörde önemsiz bir karşılaşmanın yoğun hayal kırıklığına yol açtığı bir öfke anını anlatıyor. İfade, yaşam tarzı seçimlerinin sonuçlarını göz önünde bulundurmadan basit kolaylıklara dayanan insanların saçmalıklarını vurgulamaktadır. Bu mizahi hayal kırıklığı, daha büyük bir toplumsal tembellik meselesini ve fiziksel aktiviteden kopukluğu yansıtır.
Bu fıkra sayesinde yazar, daha kolay yolu izlemeyi seçenlerle yüzleşmek isteyen bir hesap verebilirlik arzusunu ifade eder. Abartılı senaryo, sadece kişisel bir sınıra ulaşılmasını değil, aynı zamanda rahatlığa karşı harekete geçirici bir çağrıda bulunarak, insanları kolaylık sağlamak yerine hayat ve refahla daha fazla ilgilenmeye teşvik eder.