Her halükarda, herhangi bir yiyeceke çok fazla önem vermeyi hayal edemiyorum ya da hayvanların acı çekmesinden bahsederken öfkeli veya acı büyüyeceğim. Benim için bir domuz her zaman bir domuz kabuğudan daha önemli görünecektir. Burada gerçekçiliği sinizm, ahlaki tembellik ile ahlaki stoacılık, kendini yorgun ve tembel ve kendi kendine tatmin olmasına izin verme riski var-eskiden 'iştah açıcı' bir kişi olarak adlandırılıyor.
(In any case I just cannot imagine attaching so much importance to any food or treat that I would grow irate or bitter at the mention of the suffering of animals. A pig to me will always seem more important than a pork rind. There is the risk here of confusing realism with cynicism, moral stoicism with moral sloth, of letting oneself become jaded and lazy and self-satisfied--what used to be called an 'appetitive' person.)
Matthew Scully'nin "Dominion" kitabında, toplumun hayvanlara gıda ile ilişkili olarak nasıl davrandığının ahlaki etkilerini yansıtıyor. Canlı yaratıkların değerinin sadece gıda maddeleri olarak kullanımlarına göre öncelikli olması gerektiği konusunda güçlü bir duygu ifade eder. Scully, bir kişinin yaşam değerinin mutfak gelenekleri karşısında azalmaması gerektiğini vurgular, bu da kişinin tüketiminde hoşgörü yerine hayvanlar için empati hissetmesi gerektiğini düşündürür.
Scully, şefkat pahasına gıdaların keyif almasının ahlaki rahatlığa yol açtığını savunarak hayvanların acı çekmesine karşı duyarsızlaşmanın tehlikelerine karşı uyarıyor. Hayvanların doğal değerini tanımanın ve onları metalara azaltmamanın, gıda ve üretimiyle ilgili yaşamlarla nasıl ilişki kurduğumuza karşı daha etik bir yaklaşımı savunmanın önemli olduğuna inanıyor.