İnsanlar size asla ne düşündüklerini ve hissettiklerini ve düşüncelerinin ve duygularının nasıl çalıştığını asla açıklamıyorlar, değil mi? Zamanları yok. Veya doğru kelimeler. Ama kitaplar bunu yapıyor. Sanki günlük hayatınız sinemada bir film. Bu resimlere bakmak eğlenceli olabilir. Ancak düz ekranın arkasında ne olduğunu bilmek istiyorsanız, bir kitap okumalısınız. Bu hepsini açıklıyor.
(People never explain to you exactly what they think and feel and how their thoughts and feelings work, do they? They don't have time. Or the right words. But that's what books do. It's as though your daily life is a film in the cinema. It can be fun, looking at those pictures. But if you want to know what lies behind the flat screen you have to read a book. That explains it all.)
Pasajda yazar, insan iletişiminin sınırlamalarını vurgular, bu da bireylerin çeşitli kısıtlamalar nedeniyle gerçek düşüncelerini ve duygularını ifade edemediklerini düşündürmektedir. Sonuç olarak, kendimizi birbirimizi yüzeysel bir anlayışla bulabiliriz. Bu ifade edilmemiş karmaşıklık, kitapların doldurmaya benzersiz bir şekilde uygun olduğu anlayışımızda bir boşluk bırakıyor.
kitaplar, günlük yaşamın yüzeyinin altında yatan karmaşık duygulara ve fikirlere erişmenin daha derin bir yolu olarak tasvir edilir. İnsan deneyiminin karmaşıklıklarına genellikle düz bir görüşten gizlenmiş olan bir pencere olarak hareket eden içgörü ve netlik sağlarlar. Reading, hikayenin temel anlatılarını ortaya çıkarmak için bir filmin perde arkasına girmek gibi bu derinlikleri keşfetmemizi sağlar.