Ait olmak mülkiyet anlamına gelmiyordu. Sen birinin mülkü değilsin. Hecesi varoluşla ilgiliydi: kendiniz olmak ve sizin dışında ailenizde kimsenin işgal edemeyeceği özel bir yerde olmak. Uzun kısım kalple ilgiliydi, kalpte bir ailenin bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı bir yerdi. Sadece birbirlerine katlanmadılar. Birbirlerini özlemişlerdi. Ait, bir zihin hali değil, bir kalp hali idi.


(To belong did not mean ownership. You were not someone's property. The be syllable was about existence: to be yourself and to be in a special place that no one else could occupy within your family except you. The long part was about the heart, a place in the heart where a family met and lived together. They didn't just put up with each other. They longed for each other. To belong was not a state of mind but a state of heart.)

📖 Kathryn Lasky

🌍 Amerikan  |  👨‍💼 Yazar

(0 Yorumlar)

Aidiyet, sadece mülkiyeti veya mülkiyeti aşan bir kavramdır. Temel olarak bir aile biriminde varoluş ve kimlik ile ilgilidir. Her birey, başka kimsenin dolduramayacağı benzersiz ve yeri doldurulamaz bir yere sahiptir, bu da ortak bir ortamda olmanın özünü gösterir. Bu fikir, aidiyetin birinin mülkü olmakla ilgili değil, derin kişisel ve anlamlı bir ailevi bağa katılmakla ilgili olduğunu vurgular.

Ayrıca, gerçek aidiyet, hoşgörü ötesine geçen duygusal bağlantıları içerir. Sevginin ve sevginin geliştiği aile...

Page views
48
Güncelle
Ocak 23, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.