"Çikolata gibi su gibi" Laura Esquivel, aile gelenekleriyle sınırlı genç bir kadın olan Tita'nın hayatı boyunca sevgi ve duygu karmaşıklıklarını araştırıyor. Anlatı, sevginin ne kadar içsel olduğunu ve zorlanamayacağını, gerçek duyguların bilinçli düşünce veya müzakereden ziyade doğal olarak ortaya çıktığı fikriyle yankılanamayacağını gösterir. Bu tema, "Sevgiyi düşünmek zorunda değilsiniz; ya hissediyorsun ya da bilmiyorsunuz" alıntısında dokunaklı bir şekilde yakalandı.
.Tita'nın yolculuğu, hem kişisel arzuları hem de toplumsal beklentileri yansıtan yasak sevgiyle ilişkili mücadeleleri ve tutkuları göstermektedir. Esquivel'in hikayesi, sevginin sadece entelektüel bir kavram değil, kişinin hayatını yönlendiren ve şekillendiren derin bir deneyim olduğunu vurgular. Duygusal derinlik ve zengin hikaye anlatımı, gıda, sevgi ve aile arasındaki güçlü bağlantıları vurgulayarak, sevginin içgüdüsel, neredeyse temel bir güç olduğunu gösteren.