Ve Lot'un karısına elbette, tüm bu insanların ve evlerinin nerede olduğunu görmemesi söylendi. Ama geriye baktı ve onu bunun için seviyorum, çünkü çok insandı. Böylece bir tuz sütuna dönüştü. Yani gidiyor.

(And Lot's wife, of course, was told not to look back where all those people and their homes had been. But she did look back, and I love her for that, because it was so human. So she was turned into a pillar of salt. So it goes.)

by {Kurt Vonnegut}
(0 Yorumlar)

Alıntı, Lot’un karısının İncil'deki karısının hikayesini yansıtıyor ve evinin ve sevdiklerinin yıkımına bakmama emriyle mücadelesini vurguluyor. Geriye dönüp bakarak, kayıp ve bağlılığa derin bir insan tepkisi somutlaştırır, merak ve üzüntünün genellikle itaat etmeyi geçersiz kılabileceğini gösterir. Bir tuz sütuna dönüşümü sadece ceza olarak değil, aynı zamanda geçmiş için özlem maliyetinin dokunaklı bir hatırlatıcısı olarak da hizmet eder.

Kurt Vonnegut, "Slaughterhouse-Five" daki, bu anı trajedinin ortasında insan duygularının karmaşıklıklarını göstermek için kullanıyor. Kişinin insanlığını, kurallara meydan okurken bile kabul etmenin, insan deneyiminin önemli bir parçası olduğunu vurgular. "Öyle gidiyor" ifadesi, yaşam olaylarının kaçınılmazlığını kapsar, hem sevinç hem de kederin iç içe geçmiş bileşenler olarak kabul edilmesini teşvik eder.

Stats

Kategoriler
Votes
0
Page views
47
Güncelle
Ocak 22, 2025

Rate the Quote

Yorum ve İnceleme Ekle

Kullanıcı Yorumları

{0} yoruma göre
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yıldız
0
Yorum ve İnceleme Ekle
E-postanızı asla başkalarıyla paylaşmayacağız.
Daha Fazlasını Gör »

Other quotes in Slaughterhouse-Five

Daha Fazlasını Gör »

Popular quotes

Küçük kasabalar metronom gibidir; En ufak bir hareketle, vuruş değişir.
by {Mitch Albom}
Bakın, eğer bilimin eninde sonunda Tanrı'nın olmadığını kanıtlayacağını söylüyorsanız, bu konuda farklı olmalıyım. Ne kadar küçük bir kurbağa yavrusuna, bir atoma kadar götürseler de, arayışın sonunda her zaman açıklayamadıkları bir şey, her şeyi yaratan bir şey vardır. Ve diğer tarafa ne kadar gitmeye çalışırlarsa çalışsınlar - yaşamı uzatmak, genlerle oynamak, şunu klonlamak, şunu klonlamak, yüz elliye kadar yaşamak - bir noktada hayat biter. Peki sonra ne olur? Hayat ne zaman sona erer? Omuz silktim. Anlıyorsun? Arkasına yaslandı. Gülümsedi. Sona geldiğinizde, Tanrı'nın başladığı yer burasıdır.
by {Mitch Albom}
Benim yerime senin ölmen gerektiğini söylüyorsun. Ama dünyada bulunduğum süre boyunca benim yerime de insanlar öldü. Bu her gün oluyor. Siz gittikten bir dakika sonra yıldırım düştüğünde veya içinde olabileceğiniz bir uçak düştüğünde. Meslektaşınız hastalandığında ve siz hastalanmadığınızda. Biz bu tür şeylerin rastgele olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyin bir dengesi var. Biri solar, diğeri büyür. Doğum ve ölüm bir bütünün parçalarıdır.
by {Mitch Albom}
Ancak mürekkep fırçasının bir mahkumun zihninin iskelet anahtarı olduğunu düşünüyor.
by {David Mitchell}
Rahibe dedi ki, dili affedebilirim. Annene müstehcen bir jest yapmanı affedebileceğimden emin değilim. Holland, "Onu tanıyor olmalısın," dedi. Eğer onu tanısaydın sen de ona parmağını verirdin.
by {John Sandford}
Yalan söylemek var," diyor annem, talimatları yazdığı zarfı çantasından çıkarırken, "ki bu yanlış, bir de doğru izlenimi yaratmak var ki bu da gerekli.
by {David Mitchell}
Sınırlı insanların elindeki sınırsız güç her zaman zulme yol açar.
by {David Mitchell}
Öldüğünde huzur duymalısın mı? '' Barışın var, 'dedi yaşlı kadın,' Kendinle yaptığınızda.
by {Mitch Albom}
Hayatım sınırsız bir okyanusta bir damladan fazla değil. Ama okyanus çok sayıda damladan başka nedir ki?
by {David Mitchell}
Ama aşk birçok biçim alır ve herhangi bir erkek ve kadın için aynı değildir. O zaman insanların buldukları belirli bir aşktır.
by {Mitch Albom}