Bu eserlerdeki hayal gücü empati ile eşittir; Başkalarının yaşadığı her şeyi deneyimleyemeyiz, ancak kurgu eserlerindeki en korkunç bireyleri bile anlayabiliriz. İyi bir roman, bireylerin karmaşıklığını gösteren ve tüm bu karakterlerin bir sese sahip olması için yeterli alan yaratan bir romandır; Bu şekilde bir romana demokratik-demokrasiyi savunmasının ama doğası gereği öyle olduğunu denir. Empati, diğer birçok büyük roman gibi, en büyük günahın başkalarının sorunlarına ve ağrılarına kör olmaktır. Onları görmemek, varlıklarını inkar etmek anlamına gelir.
(Imagination in these works is equated with empathy; we can't experience all that others have gone through, but we can understand even the most monstrous individuals in works of fiction. A good novel is one that shows the complexity of individuals, and creates enough space for all these characters to have a voice; in this way a novel is called democratic-not that it advocates democracy but that by nature it is so. Empathy lies at the heart of , like so many other great novels-the biggest sin is to be blind to others' problems and pains. Not seeing them means denying their existence.)
Azar Nafisi'nin "Tahran'daki Lolita'yı Okumak" ında, hayal gücü empati ile yakından bağlantılıdır, bu da başkalarının yaşamlarını tam olarak deneyimleyemesek de, edebiyatın en karmaşık karakterleri bile anlamamıza izin verdiğini öne sürüyor. İyi hazırlanmış bir roman, bireyleri nüans ve derinlik ile tasvir eden çeşitli sesler için bir platform sağlar. Hikaye anlatımının bu demokratik kalitesi, okuyucuları farklı bakış açıları ve duygularla etkileşim kurmaya davet eder.
Nafisi, gerçek empatinin literatürde gerekli olduğunu vurgular; Başkalarının mücadelelerini tanıyamama ve anlayamama, önemli bir ahlaki başarısızlık olarak görülmektedir. Başkalarının zorluklarının farkındalığını teşvik ederek, romanlar diğerlerinin acılarımızı görmezden gelmenin varlıklarını etkili bir şekilde geçersiz kıldığını vurgulayarak diğer varlıklarımıza karşı bir sorumluluk duygusu aşılıyor.