Isaac Singer Polonya'da doğdu ve İngilizce yazmıyor. Yine de o bir Amerikalı.
(Isaac Singer was born in Poland and doesn't write in English. Still, he's an American.)
Bu alıntı, ulusal kimliğin ve kültürel aidiyetin karmaşık doğasını vurgulamaktadır. Bize, milliyetin yalnızca doğum yeri veya dil tarafından belirlenmediğini, aynı zamanda bireylerin yaptığı seçimler ve benimsedikleri çevre tarafından da belirlendiğini hatırlatır. Aslen Polonyalı olan Isaac Singer İngilizce yazmıyordu ama yine de Amerikalı olarak kabul ediliyor. Bu, kişinin kendini yeni bir kültüre kaptırma, onun geleneklerini benimseme ve toplumuna katkıda bulunma eyleminin, salt hukuki veya dilsel kökenleri aşan bir kimlik duygusunu nasıl oluşturabileceğinin altını çiziyor. Kimliği nasıl tanımladığımıza (doğum yeri, dil, vatandaşlık veya bunların ve kişisel deneyimlerin birleşimine göre) dair derinlemesine düşünmemizi sağlar. Singer'ın örneği, dilsel olarak tam olarak asimile olmasa bile kişinin farklı bir kültürel dokuya entegre edilebileceğini ve onun bir parçası olarak benimsenebileceğini gösteriyor. Aynı zamanda milliyet, dil, etnik köken ve kişisel tercihlerin kesişimlerinin çok yönlü kimlikler yarattığı küreselleşmiş dünyamızdaki kültürel etiketlerin akışkanlığına da değiniyor. Sonuçta bu alıntı, kimliğin dinamik olduğu ve çoğunlukla kişinin eylemleri ve bağlı hissettiğimiz topluluklar tarafından şekillendiği fikrini övüyor. Bizi katı köken kavramlarını yeniden düşünmeye ve bireylerin aidiyet duygusunu geliştirdikleri çeşitli yolları takdir etmeye zorluyor.