1920'lerde, kimsenin düşünmeye vakti olmadığı bir dönemde, son derece zarif, ama gerçekten takdir edilemeyecek kadar küçük bir çiçeğin olduğu bir natürmort tablosu gördüm.
(It was in the 1920s, when nobody had time to reflect, that I saw a still-life painting with a flower that was perfectly exquisite, but so small you really could not appreciate it.)
Bu alıntı, kaos ve telaşın ortasında güzelliği takdir etmenin paradoksunu vurguluyor. 1920'lerdeki hızlı yaşam temposuna rağmen konuşmacı, bir tablodaki minik bir çiçeğin narin karmaşıklığını gözlemlemek için bir anlık sessizlik buldu. Bize, hayat bunaltıcı hissettirdiğinde bile, ince ayrıntıları gözlemlemek için zaman ayırmanın derin bir takdir ve içgörüye yol açabileceğini hatırlatır. Yoğun zamanlarda huzur kaynağı olabilecek küçük, genellikle gözden kaçan unsurlarda yavaşlamak ve güzelliği bulmak için hafif bir teşvik var.