Tuhaftı, Brian Stann ile Wanderlei arasındaki kavgayı gördüm, eğer içimde bunlardan bir tane daha yoksa devam etmenin bir anlamı yok diye düşündüm. Kazanmayı ya da kaybetmeyi hiçbir zaman gerçekten umursamadım, o zaman eğer ortalamanın altında olacaksa ürünü oraya hiç koymayın.
(It was weird, I saw the Brian Stann vs. Wanderlei fight, I thought, if I don't have another of those in me, there's no point in continuing. I never really cared about winning or losing, then don't put the product out there at all if it's going to be subpar.)
Bu alıntı, amaç ve özgünlükle ilgili derin bir iç mücadeleyi yansıtıyor. Konuşmacının belirli bir kavgadan etkilenmiş veya ilham almış gibi görünmesi, yoğun bir rekabet anının nasıl canlılık ve tutku duygularını uyandırabileceğinin altını çiziyor. Kendi uğraşlarında bu yoğunluğu veya anlamı taklit edemezlerse, devam etmenin faydasız görünebileceğinin farkına varmaları. İçsel motivasyonun (kişisel tatmin için gelişme veya rekabet etme arzusunun) kazanma gibi dışsal doğrulamadan daha önemli olduğuna dair bir kabul var. Açıklama aynı zamanda kişinin zanaatında veya çabalarında dürüstlüğün önemini de vurguluyor; Eğer çaba gerçek veya yüksek kalitede değilse, onu hiç sunmamak daha iyidir. Bu zihniyet, özgünlüğe değer veren, mükemmellik için çabalayan veya amaçları konusunda şüphe anlarıyla karşı karşıya kalan herkeste güçlü bir yankı uyandırır. Profesyoneller veya sporcular için, genellikle dış ödüller azaldığında pusula görevi gören tutkunun ve gerçek çabanın öneminin altını çizer. Alıntı, neden arayışlarımıza girdiğimiz konusunda düşünmeye davet ediyor; başarının mı peşindeyiz, yoksa yolculuğu anlamlı kılan daha derin bir amaç tarafından mı yönlendiriliyoruz? Motivasyon azaldığında veya kalite azaldığında, bu durum bizi ısrarın hala değerli olup olmadığını veya geri adım atmanın gerekli bir seçim olup olmadığını düşünmeye zorlar. Sonuçta samimiyet ve kişisel inançtan doğan bir mükemmellik standardını savunur ve tutku olmadığında çabanın değerinin önemli ölçüde azaldığını vurgular.