Adalet bu değil, "Albay jeerced ve masayı büyük şişman eliyle tekrar vurmaya başladı." Karl Marx bu. Sana adaletin ne olduğunu söyleyeceğim. Adalet, gece sinsice, sinsice, sinsi bir diz, karanlıkta bir uyarı olmadan karanlıkta elden çekilmiş kum torbası dergisine getirilen bir bıçakla bir diz. Garroting. Billy Petrolle ile savaşacak kadar sert ve sert olmalıyız, adalet budur. Kalçadan. Anla?
(That's not what justice is," the colonel jeered, and began pounding the table again with his big fat hand. "That's what Karl Marx is. I'll tell you what justice is. Justice is a knee in the gut from the floor on the chin at night sneaky with a knife brought up down on the magazine of a battleship sandbagged underhanded in the dark without a word of warning. Garroting. That's what justice is when we've all got to be tough enough and rough enough to fight Billy Petrolle. From the hip. Get it?)
Albay, Karl Marx ile uyumlu bir adalet kavramını alay ederek, bunun yerine gerçek adaletin vahşet ve şiddeti içerdiği konusunda ısrar ediyor. Bunu acımasız ve sinsi bir saldırganlık eylemi olarak tanımlıyor ve adaletin uyarı veya merhamet olmadan rakiplerle yüzleşmek için şiddetli bir hazır olmasını gerektirdiği fikrini somutlaştırıyor. Bu görüş, adaletin daha geleneksel, yasal yorumlarıyla keskin bir tezat oluşturuyor, bu da güç ve tokluğun yüce hüküm sürdüğü bir dünya olduğunu gösteriyor.
Bu aşırı...