Günün olayları çatlamış yengeçleri açmadı. Ve yine de tam olarak öğleden sonra tekrar görmemi sağlayan hayali bir yengeç, bir ev filmi çok sık çalışıyor, baba hediyeler taşıyor, çocuk ağlıyor, aile sevgisi ve suçluluk alanında bir egzersiz. Ya da benim için buydu. Benzer şekilde, belki de o Ağustos ayında Vermont'ta kar yağmadı; Belki de gece rüzgarında asla telaş yoktu ve belki de hiç kimse zeminin sertleştiğini hissetmedi ve yazda güneşleniyormuş gibi davrandığımızda bile yaz zaten öldü, ama bana böyle hissettirdi ve kar yağdırmış olabilir, kar yağmıştı, kar yağdı.
(The day's events did not turn on cracked crab. And yet it is precisely that fictitious crab that makes me see the afternoon all over again, a home movie run all too often, the father bearing gifts, the child weeping, an exercise in family love and guilt. Or that is what it was to me. Similarly, perhaps it never did snow that August in Vermont; perhaps there never were flurries in the night wind, and maybe no one else felt the ground hardening and summer already dead even as we pretended to bask in it, but that was how it felt to me, and it might as well have snowed, could have snowed, did snow.)
Joan Didion'un "Bethlehem'e doğru eğilmesinde" yazar, kişisel deneyimlerin olaylar hakkındaki anlayışımızı nasıl şekillendirdiğini gösteren hafızanın ve algının karmaşıklığını yansıtır. Aile etkileşimleriyle ilişkili sevinç ve üzüntü karışımını iletmek için hayali bir yengeç metaforunu kullanıyor, bu da önemsiz anların bile derin sevgi ve suçluluk duygularını uyandırabileceğini düşündürüyor. Böylece, bu anıların önemi, duygusal deneyimlerimizin öznel doğasını vurgulayarak gerçek olaylarını aşar.
Didion, Vermont'taki bir Ağustos kar yağışının muhtemelen yanlış bir hafızasını anlatarak bu temayı daha fazla araştırıyor. Froms ve değişen mevsimlerin gerçekliğini sorgulayarak, duygularımızın anılarımızı bozabileceğini veya geliştirebileceğini vurgular. Aslında kar yağışı alakasız hale gelir; Deneyiminin özü gerçekten önemli olan şeydir. Bu şekilde, hafızanın geçici kalitesini ve gerçek temeline bakılmaksızın derin bir kayıp veya nostalji duygusunu nasıl uyandırabileceğini yakalar.