Hepiniz beni mutluluğundan tiksiniyorsunuz! Her ne pahasına olursa olsun sevmeniz gereken hayatınızla ... Her şeyi hemen istiyorum, hemen ve bütün, ya da reddediyorum! Eğer çok akıllı olsaydım mütevazı olmak ve küçük bir parçaya yerleşmek istemiyorum.
(You all disgust me with your happiness! With your life that you have to love at all costs ... I want everything, right away, and it's whole, or I refuse! I don't want to be modest, me, and to settle for a small piece, if I was very wise.)
Alıntı, hayatlarından memnun gibi görünen başkalarına karşı derin bir hayal kırıklığı ve kıskançlık duygusu ifade ediyor. Konuşmacı, her şeyin mükemmel ve acil olma arzusundan bunalmış hissediyor ve herhangi bir uzlaşma veya tevazu kavramını reddediyor. Bu, yerine getirme özlemi ile neşenin bazen daha basit şeylerden gelebileceği gerçeği arasında bir çatışmayı yakalar.
Duygu, kısmi mutluluğu kabul etmek yerine bütünlük için bir özlem sergileyen içsel bir mücadeleyi vurgular. Konuşmacının ya tamamen ya da hiç varoluş için ateşli arzusu, insanın memnuniyetsizlikle boğuşma eğilimini, başkalarının yaşamlarını gözlemlerken, genellikle görünen kolaylıklarına ve sevinçlerine karşı iğrenme veya kızgınlık duygularına yol açar.