Joan Baez, tamamen bir insan olmadan önce bir kişiliğe sahipti ve olan herkes gibi, bir anlamda başkalarının gördüklerinin, onun hakkında yazdıklarının, onun hakkında yazdıklarının, olmasını istediği ve olmamasını istedi.
(Joan Baez was a personality before she was entirely a person, and, like anyone to whom that happens, she is in a sense the hapless victim of what others have seen in her, written about her, wanted her to be and not to be.)
Joan Baez, kendi kimliğini tam olarak tanımlamadan önce alanında önemli bir figür olarak ortaya çıktı. Bu fenomen genellikle bir kişinin kamu personeli bireyselliklerini gölgede bıraktığında, toplum tarafından belirli bir şekilde algılanmanın iç çatışmasına yol açtığında ortaya çıkar. Sonuç olarak, gerçek benliğine karşı getirilen dış algı ve beklentilere biraz kurban olur.
Bu dinamik, dış anlatıların bir kişinin hayatını ve kariyerini nasıl şekillendirebileceğini vurgular. Joan Didion, "Bethlehem'e doğru eğiliyor" çalışmalarında, bu mücadeleyi yansıtıyor ve Baez'in sadece kendi seçimlerinden değil, aynı zamanda başkalarının yolculuğunu ve kişiliğini nasıl yorumladığından da etkilendiğini vurguluyor. Böyle bir inceleme altında yaşamanın karmaşıklığı, bir kişinin benlik ve özgünlük duygusunu karmaşıklaştırabilir.