Büyükannemin çok ilginç bir teorisi vardı, hepimiz içimizdeki bir kutu maçla doğmuş olsak da, onları yalnız aydınlatamayacağımızı, {...} oksijene ve bir mum yardımına ihtiyacımız olduğunu söyledi. Sadece bu durumda oksijen, örneğin sevilenlerin nefesinden gelmelidir; Mum, patlayıcıyı tetikleyen ve böylece maçlardan birini aydınlatan herhangi bir yiyecek, müzik, okşama, kelime veya ses olabilir. Bir an için muazzam bir duygu ile göz kamaştıracağız.
(My grandmother had a very interesting theory, she said that although we are all born with a box of matches inside us, we cannot light them alone, we need {...} oxygen and the help of a candle. Only in this case the oxygen has to come, for example, from the breath of the loved one; The candle can be any type of food, music, caress, word or sound that triggers the detonator and thus lights one of the matches. For a moment we will feel dazzled by an immense emotion.)
"Çikolata gibi su gibi" kitabında yazar Laura Esquivel, bir büyükanne tarafından aktarılan düşündürücü bir fikir sunar. Her kişinin bir kutu maçla sembolize edilen kullanılmayan bir potansiyelle doğmasını önerir. Ancak, bu potansiyeli tutuşturmak için, bunu tek başına yapamaz; İçimizdeki enerjiyi ateşlemek için oksijene ve mumlara benzeyen dış elementler gerektirir. Bu, gerçek benliklerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olmak için sevdiklerinin bağlantısının ve desteğinin önemini göstermektedir.
Büyükanne ayrıca "oksijen" in önem verdiğimiz kişilerin besleyici varlığını temsil ettiğini açıklarken, "mum", duyguları katalize eden çeşitli deneyimleri ve uyaranları - yiyecek, müzik, sevgi veya kelimeler gibi - ifade eder. Bu unsurlar, bireysel potansiyel ve dış etkiler arasındaki karmaşık etkileşimi vurgulayarak hayatlarımızda derin sevinç ve aydınlatma anları yaratmak için bir araya gelir. Bu metafor sayesinde Esquivel, duygusal büyümemizi teşvik etmede ilişkilerin ve anlamlı deneyimlerin önemini vurgular.